Her açıklaması gündem yaratıyor ve her cümlesi yüzümüzü güldürüyor. Farkında mısınız, son zamanlarda Teoman şehrin caddelerinde antidepresan kılığında dolaşıp, magazin muhabirlerine hepimizi keyiflendirecek şeyler söylüyor. Hayatı çok da ciddiye almayacaksın ve önce kendinle eğlenmeyi bileceksin gibi bir yerden yapıyor bunu. Ve rahatlığın kitabını yazıyor. Nitekim ikinci kitabı “Sayın Bay Rock Yıldızı” da önümüzdeki yılın ilk aylarında piyasaya çıkıyor.
Bu yüzden “Ne Olursan Ol Rahat Ol” programı için çok önemli bir konuk Teoman. Çok rahat, çok komik, çok samimi bir program oldu.
Kitaptaki karakterin yüzde kaçı gerçek Teoman? Neden hiçbir konuda sadakati yok? Gündüz içki içiyor mu? Sarhoş muhabbeti hakkında ne düşünüyor? “Babamın öldüğü yaştayım” dizisine keşke yazmasaydım diyor mu? Hayranların vıcık vıcık bulduğu yanı neresi? Greta denilen iklimci kıza da neden biraz uyuz oluyor? Standart selfie pozu dediği ne? İçinde sosyetik bir kadın olduğu için mi AVM’leri seviyor? Şu anda nasıl kadınları güzel buluyor?
Teoman, Sibel Arna’nın Ne Olursan Ol Rahat Ol programının 14. bölümünde merak edilenleri anlattı.
SOSYETİK BİR KADIN GİBİ YAŞIYORUM
Ben yurtdışına gitmeyi sevmem, tatile gitmeyi sevmem, alışkanlıklarımı değiştirmeyi sevmem evimde uyumak isterim. Sabah yürüyüşleri yapıyorum. Karaköy Eminönü dolaşmayı seviyorum. AVM’leri severim. Alışverişe bayılırım. Lüks mağazalardaki çocuklar her gün beni görüyorlar. Elimi kaldırıyorum “Yine ben” diyorum. Gülüşüyoruz. Her gün girip ayakkabı bakıyorum. Berberime gittiğim zaman “sosyetik bir kadın gibi yaşıyorum” diyorum. Ben parasızken de severdim alışverişi. Parasızken vintage dükkanlarını dolaşırdım. Param yoktu ama kokoştum.
BEN HİÇBİR ZAMAN GÜNDÜZLERİ İÇMEDİM
İkinci kitabım “Sayın Bay Rock Yıldızı” önümüzdeki yıl piyasaya çıkacak. Kitaptaki karakteri kendimden daha uç, daha arıza, daha şapşal bir karakter yaptım. Gece gündüz içen, gündüz diskolarının açılmasını isteyen bir tip. Ben hiç bir zaman gündüz içmedim. Gündüzleri nekahet dönemi gibiydi, ancak kendime geliyordum. Ama kitaptaki salaklıkları yaptım tabii zamanında. Sürekli duygu patlamaları var karakterin… Ölsem mi acaba hayat çok saçma diyor, hemen sonrasında o gördüğüm gömleğin sırtına iki tane pens attırıp daraltsam bana çok yakışır diye düşünüyor. Ölümden slim fit gömleğe geçiyor. Bana biraz insana çok benzermiş gibi geliyor.
BABAMIN ÖLDÜĞÜ YAŞTAYIM’I İYİ Kİ YAZMIŞIM
İnsan bir tarafıyla çok yaşlı olmaktan korkuyor. Çünkü yürüyememekten, oranın buranın sızlamasından korkuyorsun. Sadece süre doldurur gibi beklemek çok sıkıcı olacak diye düşünüyorsun. Ama diğer taraftan ölüp toprağın altına girme fikri de çok korkutucu. O ikilemi çok yaşıyorum. “Babamın öldüğü yaştayım” dizesi de bu beni rahatsız eden ölüm fikrinin bir tezahürü aslında. Dinleyiciye de bulaştı bu rahatsızlık. Keşke yazmasaydım demiyorum, iyi ki yazmışım içimi döktüm.
İÇKİLİYKEN KAVGA EDİNCE KENDİME ÇOK GÜLÜYORUM
İçki düşüncelerimi sulandırıyor. Önemsiz gördüklerimi önemli, önemli gördüklerimi de önemsiz gösteriyor. Duygularımız tombala gibi hangisini çekersek o geliyor. Ayıkken bile bu böyle. İçkili iken insan daha da saçmalıyor. Birden bir konuda biriyle tartışırken buluyorsun kendini. İki içkili insan konuşurken kimse karşısındakini dinlemiyor. Alkollüyken kavga ettiğim günün ertesi günü ben kendime çok gülüyorum. Sabah gülücüklü özür mesajları atıyorum.
STANDART BİR SELFIE POZUM VAR
Benim kariyerim çok eski olduğundan, bu işler önce imza almayla başladı biliyorsunuz. Cep telefonu çıkınca, selfie çektirmek istediklerinde kasımı hafif yukarı kaldırarak havalı bir poz veriyordum önceleri. Daha durgun bir kişilik olarak. Sonra dedim ki biz eğlenceli bir iş yapıyoruz, bu kişi fotoğrafa baktığında ne hissetsin? Gülümseyen bir adam hissetsin. Standart bir gülümsemen var artık. Soluma alıyorum fotoğraf çektirdiğim kişiyi, hemen otomatik gülüyorum, düşünmeme de gerek kalmıyor. Yıllar sonra bu fotoğrafa baktıklarında gülümseyerek hatırlasınlar. Çok cool bir adam demeleri yerine ne tatlı bir adamdı demelerini tercih ederim.